15 Kasım 2012 Perşembe


               
 34. Avrasya Maratonu - 2. Geleneksel 15k Koşusu 



             Geçen yıl birincisi yapılan Boğaziçi Kürek Takımı olarak Avrasya Maratonu’na katılma girişimi bu sene ikincisine yapılan “daha fazla” katılım ile bir gelenek olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Her ne kadar sezon başlangıcında yapılan mail trafiğinde 20 kişi gibi büyük bir kitle ”kaydımı yaptırdım – yarın kayıt yaptırıyorum” gibi sözlere imza attıysa da bu senenin çekirdek kadrosu antrenörümüz Batuhan Abi, kaptan-kaplan Mert, Oğuzhan, Demir, bendeniz Göktuğ ve herkesin çok sevdiği, takımımızın Hollandalı biricik üyesi Edith ile 15 km koşusunu tamamladı. Aslında o sabah unutulmayacak bir olay yaşandı; Çağatay kardeşimiz yanımıza geldiğinde (defalarca organizasyon mesajları gönderilmesine rağmen): “Abi ben göğüs numaramı ve çipimi alamadım” dedi ve bizim “numarasız gelenler kesinlikle alınmayacaklardır” dememiz üzerine gerisin geriye döndü.  İtiraf etmek gerekirse ben de sene başındaki maile “kayıt yaptırdım, geliyorum” yazmama rağmen biraz ödeme kısmını son ana bıraktığımdan, biraz da son andaki “abi bi koşuya 50 lira verilir mi yea!” psikolojisinden ödeme yapmadığım için planları seneye ertlemiştim. Yarışa 3 gün kala, tam, parkura kaçak girme planları yapıyorken, sağolsun Hamdi kardeşim sınavı olduğundan dolayı katılamayacağını söyledi  ve kendi hakkını bana vermeyi teklif etti. Bu arada Yiğit’in 15 km yerine 42 km’ye kaydolmasını da unutmayalım, unutturmayalım :)

                Yarış öncesi grupta Oğuzhan’ın paylaştığı 33. Avrasya Maratonu yazı linki http://bogazicirowing.blogspot.com/2011/10/avrasya-maratonu.html  maratona katılmadan önce okunacak en yararlı yazılardan biri sanırım. Yapmanız gereken basit taktikler ve muhtemelen yapacağınız yanlışları önceden bilmek adına (en azından benim için) gayet işe yaradı: Startta basmamak, Barbaros yokuşundan “pat-pat” inmemek... (Bunları okumasam sanırım Barbaros’tan aşağı 20 km hızla koşardım :))) ki Demir yine de pat-pat indiğimi söylüyor, doğrudur, Barbarosa kadar telefonun gösterdiği ortalama hız 12.5km iken Barbaros’ta 14.5 km.)

                Sabah 6.30 da yapılan buluşma ile 43R-Levent Meto-Taksim Shuttle rotası ile Start alanına vardık. Taksimde yaklaşık 25 dakika shuttle sırası beklemek zorunda kaldık, seneye temkinli olmakta fayda var. Hava aslında tam bir maraton havasıydı, ne sıcak ne de çok soğuk... Yağmur yağmaması da ayrı bir güzellik tabi. Yarış alanında Edith’in de bize katılması ile fotoğraflarımızı çekindik, çantalarımızı otobüse verdik ve jogging ile ısınmaya başladık. Yeri gelmişken, tuvaletlerde sıra beklemek istemiyorsanız start alanının daha doğu kısmındaki tuvaletler resmen boştu, aklınızda bulunsun. Kıyafet olarak ise yarış sırasında tshirt in yeterli ve hatta zaman zaman fazla bile geldiğini belirtmeliyim. Ayrıca, ilk 5 dakika vücudun soğuk olması ve köprüde esen sert rüzgarlardan korunmanın en güzel yollarından biri yarış sonrası dağıtılan tek kullanımlık poşet-yağmurluklar. Elinizde bunlardan yoksa Edith gibi çöp posetinin tabanını keserek yapabilirsiniz.

Yarış öncesi samimi anlar...


                Ve yarış başladı!! İlk 2 dakika heyecandan bacaklarım tutmuyordu. Başlangıçta hep beraber gitmemize rağmen bi adamın bize 60’ lık derece ile koşuyorsunuz demesinin ardından grup yavaşlayınca ben ayrıldım ve doğru mu yanlış mı yaptım bilmiyorum ama bastım. Tophane’ye kadar herşey güzel gidiyordu, 7.5 km yi 35 dakikada almıştım, tam 70’ hedefime uygun gidiyordum kii, Tophane’ye geldiğimde bacağımdan ilk sinyali aldım ve tempo düşmek zorunda kaldım. Haliç Köprüsü’nde Mert bana yetişti ve takıl bana demesine rağmen patlamamak için tempomu koruyarak devam ettim. Yarışta en zorlandığım kısım Sirkeci-Gülhane parkı kısmıydı. Giderek artan yokuş ve bacaklardaki kasılma yarışa gerçek bir test havası katmıştı. O ara Kadir Has civarından beri beraber geldiğim, bacaklarını rahatça hareket ettirememesine rağmen azimle deli gibi koşan 65-70 yaşındaki adam nası fark koyduysa Gülhane girişinden sonra bidaha göremedim adamı, baya sağlammış. Ben de hemen önümdeki ablayı hedef olarak aldım ve azimle takibe başladım. Parkın bitişinde kendimden geçmiştim, sadece finish’e odaklanmıştım. Son 500 metre yazısını görmeme rağmen sarp yokuştan dolayı sprint atmaya anca son 300 de başlayabildim. Tabi o ara ŞOV amaçlı, takım arkadaşlarımın iyi bildiği “ergometre çığlıklarını” atmayı da ihmal etmedim :)))))  Yokuş bitip, karşımda Finish tabelasını gördüğümde hissettiğim duygu inanılmazdı. Son 200 levhasının yanında olmama rağmen sanki Finish 10 adım ötedeydi... Telefonum son 200’ü  21.5 km/h gösteriyo ki  son 200 de takip ettiğim o abla ile beraber rahat 15 kişiyi geçtim ve yarışı tamamladım.:) Yarış genel olarak güzel olmasına rağmen 70’ hedefine ulaşamamak üzücü oldu. Nefes ve kardiyo olarak gayet rahat gitmeme rağmen bacakların kasılması daha güzel antreman yapmamızın gerekliliğini bir kez daha vurguladı. Yarış sonrası verilen muz, çikolata, meyve suyu ve yağmurluk resmen bir ilaçtı. Sol taraftaki masaj kısmında masaj yaptırmamak ise en çok içime oturan şeydi.

                Bu senenin favorisi 69.02 ile Demir idi. Onun ardından 71’  ile Mert , 74.05 ile Göktuğ , 76.28 ile Oğuzhan, 77’ ile Edith ve 97’ ile Batuhan Abi yarışı tamamladı.


Herkes halinden memnun..

                Önümüzde ilk olarak son 2 senedir bir gidenin bi daha gitmediği Geyik Koşusu var. Eminim bu sene de delikanlı arkadaşlarımızın ortaya çıkmasıyla katılım yapacağız. Daha sonraki zamanlarda ise Uluslarası Çayırova Yarı Maratonu takımımız adına güzel bir hedef olabilir. Tabi ayrıca bir sonraki Avrasya 15k’ya yüksek katılım gerçeklestirmeyi şimdiden zihinlerimize işlemek lazım:)


                                                  Bu da Geyik Koşusu 12' den bir kare.
                                           


1 Kasım 2012 Perşembe

Run İstanbul


Batuhan Abi’nin “kürekçi iyi koşar” mottosu ve Selçuk’un Nike’la yakın flörtleri sonucu 7 Ekim Run İstanbul 5 km 2012 koşusuna erkenden kaydımızı yaptırıp yaklaşık 20 kişilik bir kadroyla tarihi beklemeye başlamıştık. Sezonun ilk koşusu olduğundan herkes kendini deneme fırsatı bulucak, eksiklerini önümüzdeki Avrasya Maratonu’na kadar kapamaya çalışıcaktı. Deniz’in 20dk altına inip inemeyeceği iddiaları bile yapılmıştı. Parkur; Bostancı İDO’dan başlayıp Bağdat Caddesi boyunca devam edip Caddebostan tarafından sahile dönerek tekrar Bostancı İDO’da son buluyordu.




            Herşey iyi güzeldi, hava uygundu, atmosfer uygundu, fakat koşu günü, gerek “koşu t-shirt’ünü aldım abi koşuya ta Bostancı’ya gitmeye gerek yok burda koşarım 5k’mı” demeler (ki t-shirtler hiç beklemediğimiz kadar kaliteliydi), gerek ulaşım için konulan servislerin yetersizliğinden koşu alanına ulaşamayan arkadaşlarımızla (ben kendim Caddebostan’dan yollar kapalı olduğundan yürümek zorunda kaldım) sayımız 11’e kadar düştü.
             Yaklaşık 3000 (tam 3335) kişi cümbür cemaat ısınmamızı yaptıktan sonra koşuya başladık. Ki ilk kilometreyi jogging’le geçirdikten sonra herkesin kendi temposunu yakalamasıyla sonraki kilometreler daha rahat geçti. Parkurun da güzelliğiyle -tartan pistte yuvarlak çizmekle sıkılan bünyemiz- motive olup  koşuya iyiden iyiye konsantre olmuştuk (herkes adına konuşsamda, eminim öyledir). 


Isınma



Koşuyu başlangıçtan sona kadar Dilek’le yanyana güzel bir tempoyla koşmamıza rağmen, önlerde yer alan hiçbir takım arkadaşımızı göremeyip, kapanışı da biz yapmış olduk bizim takım için. Ama ön taraflarda bunun gibi şeyler olduğunu düşünüyorum:


Halil Akkaş, Aslı Çakır Alptekin ve Selçuk

En önemli santraforumuz Burak’tan yoksun çıktığımız müsabakamızda aldığımız dereceler de şu şekilde;
             Deniz Temür – 20:23
             Ebubekir Çabuk – 22:42
             Çağatay Mudanyalı – 23:34
             Selçuk Korateş – 23:49
             Tuna Arıcan – 24:45
             Mert Gökatalay – 25:06
             Abdulkadir Ünsal – 25:11
             Hamdi Erkut – 25:33
             Bahadır Han Akyüz – 25:40
             Ahmet Çoşgun – 27:33
             Dilek Şahin – 27:39
  
             Deniz Temür’ü bir kez daha kutluyoruz(sıralamasını da yazaydık iyiydi ilk 100e girmiştir)




             Finish’e yaklaşırken hepimiz farklı motivasyonlarla (Dilek son 1km’dir kestiği bayanı geçmek için çabalaması gibi, baya da yaklaştı 20m ya var ya yoktu aralarında), son metreleri adeta görmeden geçip yarışı bitirdik, ve organizasyondan hatıra kalıcak madalyalarımızı aldık. Tekrarlarının ve önümüzdeki Avrasya maratonunun aynı güzellikle ve daha iyi derecelerle geçmesi ümidiyle.
 




Ahmet Coşkun