24 Aralık 2011 Cumartesi

Last season... was last season

Takım sahipleri ve oyuncular sendikası arasındaki uzun pazarlık döneminin sonlanmasıyla nihayet NBA'e kavuşuyoruz. Geçen sene ki muthiş playoff serileri sonrası yeni bir sezonu iple çekerken lokavt kararı epey üzdü biz basketbolseverleri. Ama bu lokavt kararının çok yararı oldu. Müthiş savunmaların ve inanılmaz rekabetin döndüğü Euroleague (basketbolu sadece NBA'den ibaret zannedenlerin kafasını açtı tabi :D) basketbolseverlerin gözdesi oldu. Tabi beklediğimiz, daha doğrusu istediğimiz karar nihayet geldi ve yarın gece ekran başında yerimizi alacağız.
Emekçi Fischer

2010-2011 sezonu

Önce NBA i nerede bırakmıştık ona bir bakalım. Geçen sezonun başında Miami James ve Bosh'u alıp büyük sansasyon yaratmıştı. Bu takım çoğu otoriteye göre şampiyonluğun başlıca favorisiydi.Eski şampiyon LA tabii ki de Kobe'yle ve Gasol'le şampiyonluğun güçlü adaylarından biri olmayı sürdürüyordu. Derrick Rose Chicago'yu müthiş performansıyla- ki MVP ödülünü aldı - sırtlamıştı. Boston ve Dallas da tecrübeli ekipleriyle diğer güçlü adaylardandı. Miami doğuda güçlü Chicago engelini de 4-1le geçerek finale çıktı. Doğuda ise Dallas LA'i süpürüp genç Thunders'ı yenerek Miami'nin rakibi oldu. Finallerde ise Dallas, kağıt üstünde daha üstün gözüken Miami'yi 4-2 yenerek (Nowitzki final MVP'si) şampiyon olmuş ve büyük sükse yapmıştı.
Sezon sonunda Dallas'ın bu müthiş performansı ve LeBron James'in kötü oyunu ve antipatik açıklamaları akıllarda kalmıştı.

VE YENİ SEZON

Evet, yarın 66 maçlık 2011-2012 sezonu başlıyor. Bu sezon geçen sezona göre daha çekişmeli ve daha zevkli bir sezon bekliyoruz. NBA'in iddialı takımlarına bir bakalım isterseniz:

MAVS
Son şampiyon Mavericks, Los Angeles Lakers'dan Lamar Odom, Phoenix Suns'dan Vince Carter'ı kadrosuna katarken, Tyson Chandler'ı New York Knicks'e, Juan Jose Barea'yı Minnesota Timberwolves'a, Caron Butler'ı Los Angeles Clippers'a ve Rudy Fernandez'i Denver Nuggets'a verdi. Rudy Fernandez gibi çok yönlü ve çok yararlı bir yıldızı kullanmayı düşünmemesi ilginç olsa da , Dallas bu sezon da yıllanmış şarap gibi olan kadrosuyla iyi performans gösterecektir.
LAKERS
LA'in Chris Paul'ü almak için yaptığı takas teklifi eşitsizlik yarattığı için NBA yönetiminden veto yedi. Onun haricinde Odom Dallas'a gitti ki Kobe yaptığı açıklamalarda mutsuz olduğunu söyledi bu durumdan. Kobe ve Gasol'le LA şampiyonluk iddiası güçlü takımlardan biri.
HEAT
Miami bu sezon da favorilerden. Geçen sezondan daha iyi bir performans göstermeleri gerekiyor çünkü yeni bir kadro bahanesi yok artık. Şampiyon olmaları için gereken en önemli şey Dwyane Wade'in yalnız bırakılmaması. Geçen sezon Play-offlarda takımını sırtlayan Wade'e LeBron'un gereken desteği vermesi gerekiyor. Battier 'i kadrosuna kattı.
BULLS
Chicago da MVP Rose liderliğinde favorilerden. Hamilton da bu takım için iyi bir transfer. En dişli ekiplerden biri olacaklardır.
CELTICS
Sert çocuklardan (biraz yaşlandılar sanki) oluşan güçlü kadrosunu koruyor.
HAWKS
Şampiyonluk iddiası belki diğerlerine göre çok yüksek değil ama dikkat edilmesi gereken bir takım.
MAGIC
Dwight Howard kalması veya gitmesi her şeyi değiştirecektir. Süreci bekliyoruz.
KNICKS
Stoudemire ve Anthony bu takımı sırtlayacaklardır. Baron Davis'i ve Tyson Chandler'ı transfer ettiler. Şakaları yok.
THUNDER
Durant ve Westbrook bu sene daha tecrübeliler. Çok mücadeleci bir takım. Westbrook'un daha az top kaybı yapması lazım.
CLIPPERS
Clippers transfer dönemine damgasını vurdu. New Orleans Hornets'ten Chris Paul, New York Knicks'ten Chauncey Billups, Mavericks'ten Caron Butler'ı kadrosuna kattı. Los Angeles ekibi, Eric Gordon ve Chris Kaman'ı New Orleans Hornets'e verdi. Griffen'i de unutmamak lazım tabi. Los Angeles'a deplasmana giden takımlar bayağı zorlanacak anlaşılan.
Sezon başı üzüldüğüm bir nokta var ki bunu yazmam gerek. Brandon Roy basketbolu sakatlıkları nedeniyle bıraktı. Onun gibi çok yetenekli bir skoreri izleyememek büyük bir kayıp.

İlk gün maçları efsane. Dallas-Miami, LA- Chicago, New York- Boston maçları pazarı pazartesiye bağlayan geceyi şenlendirecek. Hepimize şimdiden iyi seyirler, iyi bir sezon izlemek dileğiyle :-)

10 Aralık 2011 Cumartesi

Farklı Sporlar - Surf

Surf Türkiye'de yapma olanakları malesef olmayan bir spor. Denge, dayanıklılık ve ileri görüşlü olmak şart (bir sonraki büyük dalgayı görecek kadar ileri görüşlü olmak yeterli.) Profesyonel olarak yapıldığında çok iyi gelir ve imkan sağlıyor (bir arkadaşımın aylık ortalama geliri $40.000 ve yapması gereken tek şey hayatta en çok sevdiği şeyi yapmak, surf!)  


Hawaii'deki "Hang Loose" rahatlığı ve Surf'ün iş hayatındaki önemi :)
Hawaii dünyadaki surf yapılacak yerlerin en başında geliyor (büyük rakibi Bali ile beraber). Hawaii'nin yerlileri arasında surf tamamen farklı bir felsefe ve meditasyon. Surf Hawaii'nin üç temel kültürel simgesinden biri. (Surf, outrigger canoe, Hula dansı). Yüzlerce surf okulunun bulunduğu ve bu sporun yaygın bir şekilde yapıldığı Hawaii'de 3 yaşındaki çocuktan 90 yaşındaki amcaya kadar bu sporun sevdalısını bulmak mümkün.


Zaman içerisinde dalgalarla bütünleşmenin farklı yollarını bulmuş olsalarda (stand-up paddling, paddleboarding, body-boarding vs vs) Hawaii'nin yerlileri hala tam bir bağlılıkla surf yapmaya devam ediyor.


Eğer herhangi bir "board" sporu yapıyorsan (skateboard-kaykay-, snowboard vs) bu demek oluyor ki surf'ün "ride the wave" bölümü yani dalganın üzerindeki yüksek ivmeli hareket pozisyona alışmakta zorluk çekmeyeceksin ama “ride the wave” bölümüne gelene kadar daha atman gereken birkaç önemli adım var. Yorucu ama eğlenceli adımlar bunlar. Şimdi adım adım surf’ü inceleyebiliriz.

1)     Kara eğitimi: Kürekteki gibi yorucu ve bitmek tükenmek bilmeyen bir çalışma değil, ki Allah’tan surf ergometresi diye bir şey de yok. 15 dakika ila yarım saat arasında değişen bir süreç bu.  Kumsalda surf board üzerine nasıl yatılacağını, denge noktanın neresi olması gerektiğini, board üzerinde ayakta durma aşamalarını, denge ayağın ve buna bağlı olarak duruş pozisyonunu öğrendiğin adım. Ayağa kalkma aşamalarını “Catch the wave” bölümü altında daha ayrıntılı işleyeceğim.

2)     Paddling (kulaçlama): İki bölümde incelenebilir. Biri kıyıdan dalgaların kırıldığı yere kadar olan bölüm ve diğeri dalgayı yakalamak için gerekli ivmeyi kazandığımız bölüm.
Bilmem kaç kere üzerinde sabit durma denemesinden sonra artık board üzerinde kulaç atmaya alışmışsın. Heyecan dorukta. Yeni bir spor, yeni deneyimler. Başlıyorsun dalgalara doğru gitmeye, bir kulaç, iki, üç… sağ kol, sol kol ya da beraber… yüz kulaç, iki yüz kulaç… bitmiyor. Kolların düşecek sanki ama daha dalgaların kırıldığı yeri bile geçemedin. Moralini bozmadan azimle, kararlılıkla devam ediyorsun. Arada dinlenmek istiyor duruyorsun ve üzerine kırılan bir dalga seni beş-on metre daha geriye sürüklüyor. Kulaçlamaya devam… Unutma, kırılan dalgaların altına dal ki geriye sürüklenme. Eğer dalgaların üzerinden geçmeye çalışırsan ayağındaki board’a bağlı 2 metrelik ipin seni geriye çektiğini hissedeceksin ki board çoktan dalgayla beraber sürükleniyor… Yeterli kararlılığa sahipsen, bir şekilde dalgaların başına geleceksin. Dur dinlen orda, kollarındaki gücü toparla ve istersen “ben yıllardır bu işi yapıyorum” ifadesiyle etrafındakilere bak ki bu ifade çok sürmeyecek. Dinlenmenin tadını çıkar şimdilik.

3)     “Catch the wave bro!” Dalgaları yakalama: Geriye kulaçlamayı başarmış bir grup insanla beraber surf için ideal dalgayı gözlüyorsun. Gözler keskin, millet board üzerinde bir sağa bir sola dönüp gösteri yaparken sen zar zor board üzerinde şahin bakışlarla ufka bakıyorsun; sanki ne beklediğini biliyormuş gibi J Tavsiyem etrafındakilere bak ki zaten büyük bir dalga geleceği zaman herkes yaklaşık on saniye önce hazırlıklara başlar. Derken aman bir heyecan bir hareketlilik… Sen de hemen hazırlanıyorsun, olay basit; bitir kafanda olayı: kulaçla ve hızlan, dalga gelince alıp götürecek seni zaten!... de pek öyle olmuyor işte… Dalga geldi, iyi hoş, sen kulaçladın, aferin, hızlandın, gayet güzel, dalga yükseldi veee geçti. Sen hala ordasın, ama bu sefer yalnız... çünkü herkes gitti dalgayla. Neyse iyi de oldu çok da güzel oldu ki zaten gücünü de tam toparlayamamıştın. Bir dahaki dalgaya kadar dinlenme zamanı…

4)     Ayağa kalkma:  Uzun uğraşlar sonrasında ilk dalganı yakalıyorsun ve dalgayla beraber hızlı bir şekilde ilerliyorsun. İlk defa bu noktada surf’ün sana kattığı "dalgayla bir bütün olma" duygusunu tadıyorsun ve daha da güzeli var. Ecnebi kavimler arasında “HOLY SHIT! effect” olarak bilinen ve gerçekten de “Vay Canına” (filtrelenmiş çeviri!) dedirttiren kavramla tanış şimdi. Board dalgayla o kadar hızlı bir şekilde ilerliyor ki o andaki tatminkarlığı kelimelerle anlatmak neredeyse imkansız. Okyanusun gücünü board'unda ve tüm vücudunda hissediyorsun. Board üzerinde yatıp birkaç dalga daha yakalayıp pratik yaptıktan sonra artık ayağa kalkmaya çalışma zamanı. 
     
     Dört basit adımla artık ayaktasın. 1- Sphinx duruşu, ellerini göğüslerinin yanından board üzrine koy ve üst vücudunu kaldır. 2- Ellerini oynatmadan dizlerini karnına çek. 3- Denge ayağın sabit, diğer ayağını öne açıp omzuna değdir (yere dik olacak şekilde). 4- Ellerini bırakıp bacakların kırık bir şekilde kollarını board'a paralel açarak doğrul.

5)     “Where you look, there you go!”: Ayakta board’ına bakma, her zaman ileriye bak ki 1- dengeni koruyabilesin, 2- karşıdan gelenleri ezme!


Bu dalga oyunları süresince zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksın bile ve saate baktığında geçen zamana şaşırcaksın. Eğer güneş kremi sürmediysen akşam sırt üstü yatıp dinlenme hayalleri baştan yalan.

Tebrik ederim, hayatında tadabileceğin en güzel duygulardan birini tattın ama şöyle bir kötü haberim var; ne kadar yorgun olursan ol ertesi gün kendini yine surf yapıyor (yapmaya çalışıyor) bulacaksın!



1 Aralık 2011 Perşembe

lockout

NBA'de yeni sezon'un başlamasıyla yazarımız Mert Değirmenci sizlerle birlikte olucak.